Müziksiz Olmaz

4 Ağustos 2014 Pazartesi

Bir Dostun Gönderdiği Mail (27 Nisan 2014)

İki şey çok kolay, biri yalan söylemek, ikincisi inanmak.

İnanmak konusunda hiç sorun yaşamıyorum ama sınavdaki en kolay soruyu yapamamak gibi ben de yalan söyleyemiyorum. Ne yalan söyleyeyim içim sıkılıyor. Her nefeste duvarlar biraz daha yaklaşıp uzaklaşıyor, renkler soluyor. Sanki hayatı sepya gösteren gözlüklerimi takmışım gibi her yer biraz daha hüzün doluyor, damla damla yağan yağmur ıslatmıyor, rüzgar üşütmüyor, bazen söylenenleri duymuyorum.

Ne kadar çok Freud okursan o kadar anlamıyorsun bence sen.
Ama benimde berbat bir yorumlama tarzım var. Bana uzaktan bakan birinin hakkımda her şeyi anlaması öyle kolay ki. Dudaklarımı kapasam, gözlerimi kaçırsam bile ellerimi tutamıyorum. Yazmak da benim güçsüz yanım. Kelimeler her şeyi mahvediyor. İnan hakkında hiç bir şey bilmiyorum. Bilmek de istemiyorum, ne kadar çok şey bilebilirim? Daha ne kadar inanmaya devam edeyim?

Ben kendime iyi davranmıyorum sana nasıl iyi olayım? Tek bir fobim bile yok.
Hiç bir şeyden kaçmıyorum, hiçbiri beni yeteri kadar korkutmuyor; modern dünya beni, bizi öyle iyi koruyor ki gerçekten korkmuyoruz bile. Gerçekten korkmaya ihtiyacım var. Her seferinde yeni bir çıkış yaratmak zorunda mıyım? Bir kere de kapalı kalayım bir kere de kendimle yüzleşeyim. Müziğimiz olmasın, kalem, kağıt, fotoğraf makinesi, kitap hiç biri olmasın. Çünkü seni, sadece seni düşünmediğim zamanlar düşünebiliyorum.

Yalnızlıkla ilgili söyleyebileceklerimiz kadar yalnızız işte. İçinde olduğumuz ve kendimizi ifade edebileceğimiz tek durum yalnızlık. Kendi içinde hapsolan insan yine sadece çıkış yolu aramak için kendi içinde geziyor ve bu yolculuğun tamamı gibi sonu da yalnızlık. Yani biri tutup bizi silkelese patır kütür yalnızlık dökülür ceplerimizden ve işin en boktan tarafı şu ki; buna rağmen yalnızlığımız hiç eksilmiyor.

Hadi hepimiz birbirimize küçükken çıktığımız ağaçları, kuzenimizle yediğimiz haltları, babamızdan işittiğimiz azarları, aslında ilk tercih olarak makine mühendisliği yazacak olmamızı, en sevdiğimiz çizgi filmi anlatalım ve buna iletişim diyelim. Kusura bakmayın ama hiç iletişemiyoruz. Hemde hiç. Buna rağmen ömrümüz yettiğince birbirimize kendimizi anlatıp kendimiz dinleyeceğiz.

Benim doğduğumdan beri sahip olduğumuz tek hak "ölmek."..