Müziksiz Olmaz

12 Eylül 2014 Cuma

Sylvia'dan

Hiçbir zaman mutlu olmayabilirim, 
ama bu gece halimden memnunum. 
Boş bir ev, güneşte çilek dikmekle geçirilen bir günün ılık, puslu bezginliği, bir bardak serin, şekerli süt, 
sığ bir tabak kremaya bulanmış böğürtlenler, 
hepsi bu. İnsanların kitapsız, 
okulsuz nasıl yaşayabildiklerini şimdi anlıyorum. 
İnsan günün sonunda böylesine yorgun düşmüş olursa uyumak zorundadır. 
Ertesi gün tan sökümünde, dikilecek başka çilekler vardır, böylece insan, toprağa yakın, yaşamayı sürdürür. 
Böyle zamanlarda daha çoğunu istediğim için 
kendime aptal demek gelir içimden.


Ne denli coşkulu olursanız olun, karakterin yazgı olduğundan ne denli 
emin olursanız olun, elektirik lambasının yapmacık keyifli parıltısının 
içine dolan saatin yüksek sesli tik taklarıyla odanızda bir başınıza kaldığınızda, 
hiçbir şey gerçek değildir, ister geçmiş olsun, ister gelecek. 
Ne geçmişiniz, ne de geleceğiniz varsa, ki önünde sonunda şimdiki zaman 
bunlardan oluşmuştur, şimdiki zamanın boş kabuğundan kurtulur, 
canınıza da kıyarsınız. Ama kafatasımdaki, “Düşünüyorum, öyleyse varım” 
diye papağan gibi yineleyen soğuk usavuran boz madde, her zaman bir dönemeç, 
bir aşama, yeni bir eğri vardır, diye fısıldıyor. 
Ben de bekliyorum. Güzellik neye yarar? 
Geçici bir güvenlik yakalamaya mı? Beyin neye yarar? 
Yalnızca, “Gördüm; anladım” demeye mi?

Tanımadığım insanları seviyorum. 
Çayırlık yolağından eve gelirken bir kadına gülümsedim, 
alaycı bir anlayışla “Olağanüstü bir hava” dedi. Onu sevdim. 
Gözlerinde yansıyan imgede delilik ya da yüzeysellik görmedim. Bir kezcik. 
Bu çetin zamanda en kolay sevilecek insanlar yabancılar. 
Çünkü istekte bulunmuyorlar, seyrediyorlar hep seyrediyorlar.
Sonuçta ben sadece kaza eseri hayattayım. 
İçinde bulunduğun ruh durumunda sana uygun gelen anlık geçici
sözler dışında, gerçek adına hiçbir zaman geçerli 
hiçbir şey öğrenemeyeceğini öğrenmek. 
Aşkın hiçbir zaman gerçekleşmeyeceğini..


Kadın bir esriklik makinesidir, kıvırcık saçlarının ucundan 
kırmızı cila sürülmüş tırnaklarına dek yeryüzünün taklitçisi.
İnsan soyu cinselliğin kurbanı. 
Hayvanlar, şanslı yaratıklar, kızışırlar. 
Sonra, biter bu onlar için, oysa biz zavallı, kösnül insanlar, ahlâkın kafesine kapatılmış, koşullarla zincirlenmiş, her zaman kasıklarımızı 
yalayan korkunç, zorlayıcı ateşle kıvranır, acı çekeriz.