Müziksiz Olmaz

31 Mart 2015 Salı

Aşk mı? O ne Ya?

Yaşı 30 Bayan Zeze'nin (kod adının bu olmasına karar verdim)
Benden 2 yaş büyük.
İkinci seansımız.
Ve samimiyetini gözlemlemek için çaba harcamama gerek kalmadan döktü içini.
Böyle kadınların iç dünyasına inmekte zorlanırım genelde ama bu sefer çok kolay oldu.
O bunu istediği için, beni kabullendiği için iletişimimiz kolaylaştı.
Anlattıkça rahatlamaya devam edeceğini fark ettiğinde yüzündeki tedirgin ifade uçtu gitti.
Hayali suçluluğun doğurduğu tedirginlik dikkatimi çeken ilk anksiyetesiydi. İkinci seansta kurtuldu bundan. Ki kadınlar bir uzman karşısına otrduklarında çok fazla düşünürler ama erkeklerden daha çok konuşurlar. İletişimi güçlendirmek için ufak bir rahatlama hissine ihtiyaçları vardır kadınların.
Bayan Zeze ikinci seansın ilk dakikalarında kendi durumunu algılamanın verdiği güvenle, ona göre aramızda olan duvarı kırmayı başardı.

Binamızın giriş kapısına kadar eşlik ettim ayrılırken. Ve beni en mutlu eden cümleyi kurdu vedalaşırken. "Tuğba hanım, herkes böyle söylüyordur eminim ama kendimi hafiflemiş hissetmem normal galiba.. ama sizinle konuşmak öyle iyi geldi ki bana."
Karşılıklı gülümseme.. içten ve teşekkür ifade eden gülümsemeler.. kendinden emin tokalaşmanın eşliğinde.

Bayan Zeze sorunlu ilişkiler yaşıyor. Aşık olduğu adamların kendisini inciteceğini bile bile açıyor yelkenlerini. Dolayısıyla oradan oraya sürükleniyor. Depresyonunun sebebi bu değil elbette. Bu sadece mutsuz hayatının ardı ardına kötü seyreden odaklarından bir tanesi. Evet; kadınlar çok fazla duygusal devinime girer. Evet; kadınlar sürekli kuşku duyar. Evet; kadınlar ikili ilişkilerde sürekli bir kullanılmışlık korkusu hisseder ve makineleştiğini düşünür. Ama Bayan Zeze olan biten her şeyin farkına varmış bir kadın, 30 yaşının ilk günlerinde.

Konuya pat diye daldı ama sonradan söylediği üzere arkadaşlarıyla sürekli gittikleri barlar sokağında, farklı bir mekâna oturmuşlar. "Tuvalete kalktım. Lavabo doluydu. Aynaya yaklaştım." diyor. Bir insanın aynada kendisiyle göz göze geldiğinde yaptığı iç hesaplaşmalar, genelde tuvalette gerçekleşir.

"Yüzüme tiksinerek baktığımı gördüm." dedi.
Davranış bilimci olmak sadece gözünün içine bakmayı değil yüzünün her kas hareketini izlemeyi gerektirir. Öyle yaptım istemsizce. Çünkü bir anda mümkün olduğunca gerçek olan bir itiraf düşecek gibiydi ağzından. Kalın ve çok hoş kavisli dudaklarını sıkarak incecik bir çizgi haline getirdi, masmavi gözleride sol alt köşeye doğru indi. Bu arada kaşlarını kaldırdı. Başını hafifçe sola bükerek... (Kabullenmişliği gösteren davranışlar zinciri.)
İtiraflar dizilecek ve bu itiraflar onu üzen bir konuyu taşıyor olacaktı.
Bu mimikler ve hareketler o gün yaşadığı üzüntüyü bugün kabullendiğini gösterir bir davranışlar zinciri olmaktaydı.

"Ben yaşadığım bütün ilişkilerden paçavra olarak çıktım Tuğba hanım. Ve sanırım buna çok alıştım."

Bu durum alışkanlık halini almadan önce kendinle hiç mücadele ettin mi? Ettiysen ne kadar ettin? Sonunda kendini mi suçluyorsun hayatına giren adamları mı? gibi sormam gereken sorular olacaktı ama sormadım. Çünkü çok belli ki daha anlatacaktı. Hiç araya girmemek en doğrusu olacaktı. Kayıt cihazım çalışıyordu, sonraki seanslarda flash back-geri dönüş seansları uygulayacaktım nasıl olsa.
Zaten Bayan Zeze'nin bütün kelimelerini kayıttan dinleyip aktarıyorum buraya :)

"Masada dört kişiydik ve fena halde sıkılmıştım sinema muhabbetinden. Birisi yönetmen, öteki sanat asistanı, en yakın arkadaşım tiyatrocu. Ne zaman bana birini ayarlamaya kalksalar sanat camiasından emekçi adamların hayatında buluyorum kendimi. Ressamı var, müzisyeni var...
Yaşadığım hayat çok kötü Tuğba hanım, bunun farkındayım ama kurtulmak isteyip istemediğimden emin değilim. İlişkilerimden evrildiğimi düşünüyorum. (çok doğru bir tespit) Ama aynaya baktığımda kendimi tanıyamayacak kadar evrildiğimi o gece, o tuvalette gördüm." dedi.
Gözleri doldu. Pişmanlıklar dile geldiğinde her kadının karşımda o koltukta yaşadığı şey bu. Tam olarak bu işte. Bir anda dolan, güzel kadınların güzel gözleri... Bayan Zeze dolu gözlerini gözlerimin içine dikti bir anda. Bunu beklemiyordum. Açıkçası tam tersi derin bir nefes almasını, yutkunmasını ve gözlerini kapatarak ağlamamak için direnmesini bekliyordum.

"O gece o bara gitmeden önceki gün ilk sevgilimle yattım."
Cam gibi parlayan masmavi gözlerin solundaki savaşmayı bıraktı. Gözden düşen bir damla.
Bunun gerisi gelecekti. Defterime gözümün ucuyla baktım. Sonraki iki saatimde randevu yoktu.
"Bayan Zeze bilmeni istediğim tek şey şu ki; kesinlikle bu odada konuştuğum insanlara karşı önyargım yok. Her ne anlatmak istiyorsan rahatça anlatabilirsin. Süreyi düşünme. Bunu bir seans olarak görmeyelim bugün olur mu?" dedim.
Çünkü kendiyle mücadele eden bu kadının pişmanlık sergileyen davranışları, bu hikayenin
"ilk sevgilimle yattım." kadar kısa olmayacağını, aksine başlangıç olduğunu işaret ediyordu.

"Ağlamak istiyorsan dilediğin kadar ağla Zeze. Ama sana bir şey sormak istiyorum? Cevaplamak zorunda olduğunu düşünme. Sadece aynada gördüğün surette, kendinden nefret etmene sebep olan şeyin çok önemli olduğunu düşünüyorum ve vereceğin yanıt bunun için önemli olabilir."
Başıyla onayladı ve arkasına yaslandı. Masanın kenarında ki kağıt mendile uzandı. Mendille önce gözlerini sildi sonrada iki elinin arasına alıp oynamaya başladı. Gözleri parmaklarıyla köşelerini çekiştirdiği mendilde idi.
"O gece seni üzen şey ilk sevgilinle yaşadıkların mıydı? İkinizin veya ikinizden birinin yapmaması gereken bir şey miydi bu?"
Bu soruyu kasten sordum. Bir tek cevap bekliyordum. Ve ben o cevabı aldım.
Gözlerini tekrar gözlerime dikti.
"O evli bir adam Tuğba hanım."

Yaklaşık bir dakika kadar konuşmasını bekledim. Sakince ağlıyor ve mendille gözlerinden yanaklarına akan yaşları siliyordu. Notlarımı aldım. Sorularımı sıraladım. Yanıtların olası çeşitliliğine göre piramit tablomu oluşturdum. Oysa sırasıyla gelecek yanıtları da biliyordum, yanıtların sığınacağı gerekçeleri de.
Pişmanlık açık seçik belliydi ama hisleri de dışlanmışlık, bir adamın gözünde kendine kötü kadın damgası vurulmuş olabileceği, bir anda kendini öteki kadın gibi hissettiren duygu, tehlike gibi şeyler olacaktı. Ben bunları düşünürken sorularımı tekrar gözden geçirdim. Uzun süren sessizlikler böyle bir terapiyi kötü etkileyecektir. Henüz anlatmaya başlamış ve kendiyle çatışmalarını gün yüzüne çıkaran bir kadın vardı karşımda.
"Terk edildim ve beni terk eden adamdan intikam aldım." diyerek sessizliği bozdu bir anda.
Kendi kendime "Bok gibi bir psikologsun Tuğba" dedim. Elbette anlatmaya devam edecekti.

"Çok tatlı bir çocuktu. Hâlâ öyle. Hem kibar hemde sevecen. Ortalama seviyede yakışıklı bir adam bence. İlk ve tek terk ettiğim sevgilim oydu benim. Sonra kıçıma tekme yemekten bu hallere düştüm. Nasıl ah ettiyse." Gülümsedi. İçten geldi bu gülücük. Ama elinde ki mendile bakmaya devam ediyor ara sıra gözlerime kısa bir bakış atarak tekrar ellerine çeviriyordu gözlerini. Burnunu çekiyordu ara sıra. Bayan Zeze güzel olduğu kadar giderek sempatik bir kadın oluyordu gözümde.
"Araya gireceğim ama o yaşadığınız bir kereye mahsus bir durum muydu yoksa gönül ilişkisi içine girdiniz mi? Yani yaşananlardan sonra bir daha görüşmeyi vaat ettiniz mi birbirinize?" diye sordum. Başını kaldırıp derin bir nefes aldı ve olumsuzluk anlamında iki yana salladı.
"Gönül ilişkisi olamaz ki. Evli o. Bir kereye mahsus olmak ve öyle kalmak zorunda. Bakın Tuğba hanım ön yargınız yok biliyorum ama bu orospuluktan başka bir şey değil. İkimizde o'na ve o'nun yuvasına kötülük ettik."
-Bingo! Aynen öyle Bayan Zeze- demedim tabi ki.

Sözlerine devam etti. "Vedalaşırken ikimizinde hareketleri sahteydi, yapmacıktı. Görüşürüz, kendine iyi bak klişesi. Seni arayacağım dedi ama bir hafta aramadı. Aramasını istemiyordum. Sonra nasılsınlı mesajlar. Yazıştık uzun uzun ve yaşadıklarımız yüzünde pişman olduğumu, anlatmaya çalıştım. Hiçbir şekilde taciz etmiyor beni. Herhangi bir konuda ısrarı da yok. Unutmamız gerekiyorsa unuturuz dedi. Ve onu düşürdüğüm durum içinde öfkelendim kendime. Oysa içim içimi yedi günlerce. Arayacak, tekrar tekrar isteyecek, taciz edecek, tehdit edecek. Aksine en son ruh halim yüzünden durumu anlayışla karşıladığını ve istersem bir daha hiç yazmayacağını söyledi. Bana karşı hissettiği duyguları bastırabilirmiş. Tuğba hanım ben bana boşanma vaat edeceğini falan düşünüyordum neden bu kadar fesat oldum bilmiyorum.Oysa ne kadar yumuşak başlı bir adam olduğunu biliyorum. Beni hiç incitmedi ki.Tanıdığım ilk günden bugüne kadar hiç incitmedi."

Uzun uzun, kadın erkek ilişkilerinde yaşanan ayrılıkların ertesinde olabilecek güven kayıplarının öz'den dışa doğru yöneleceğini konuştuk. Kadın önce kendine olan güvenini kaybeder, sonra aynı güvensizliği karşı cinse hisseder. Bir kadın flört çağında yaşadığı ilk karşı cins ile ilişkisini çevresine anlatırken "birbirimizi çok seviyoruz, ne güzel bir aşk bu" gibi sevgi dolu cümleler kurar. Başarısız ilişkiler sonunda bu duygusal ivme dibe vurur. Öyle bir ayrılık vardır ki; kadın artık "amaaan bütün erkekler aynı." kıvamına gelir.
"Aşk mı? O ne ya?"

Çöplüğe dönen hayatların tek sorumlusu kendimiziz. Bayan Zeze ile ortak şeyler yaşadığımız gibi ben şahsen daha kötü durumlarla da karşılaştım.
Kandırılıyor, oynanıyor ve bir kenara atılıyoruz. Bütün erkekler demiyorum ben, öyle değil ama gerçekten insanlar artık çok kötü.

Bayan Zeze sanat okulu okumuş, lise çağlarında başlayan flört deneyimini üniversite hayatında gerçek aşka düşerek yaşamış, o ilişkisi bittiğinde okul ve aile yaşantısını etkileyecek depresyon kaynaklı hatalar yapmış. Özgür bireyler olarak belirli ölçülerin veya sınırların olmasından hepimiz nefret ederiz değil mi?
Bizi başkalaşmaya iten şey ne? Bizi evrime götüren? Değiştiren?
Bayan Zeze bir travma ile bar köşelerinde kendiyle yüzleşerek intihar sınırlarında gezmeye başlamış.
Bir barmene aşık olmuş, sonra bir ressama, yazarın biriyle kısa süreli bir ilişkisi olmuş ama adam alkolik ve sapkın bir adammış. Bu yakışıklı ve entellektüel abimiz en sonunda Bayan Zeze'yi geçen yaz, gecenin bir yarısı döverek iç çamaşırıyla kapının önüne koymuş. Kadıköy sokaklarında iç çamaşırıyla kalan güzeller güzeli bir kadın. Polis yardımı, yardımdan önce tacizi, ailesine teslim edilene kadar arabada ilişki teklif etme, aşağılama ve karakolda şikayetçi misin değil misin diye üç-dört saat o haliyle bekletme.
"Aşk mı? O ne ya?"

Hayatımıza musallat ettiğimiz adamlar diye bir şarkı mı vardı? Sıla diyordu hani. E doğru işte.

Bayan Zeze bir ara şöyle dedi,
"Tuvaletten masaya döndüğümde masamızda iki erkek daha vardı. Birini üniversiteden yakinen tanıyorum, arkadaşı görünce merhaba demek için oturmuşlar. O gece bana hangisinin asılacağını merak ediyordum. Üniversiteden arkadaşın yanında gelen adam asıldı. Ne zaman dışarı çıksam, hep hafif bir kadınmışım gibi birilerinin davetkar tavırları, sözleriyle karşılaşmaktan usandım artık. Buna ben sebep oluyorum biliyorum." dedi.

Masumiyetten çok uzağız artık ama aşk mı dediniz? O ne ya?

Biz kadınlar aşk söz konusu olduğunda özgürüz diyerek kendimizi kandırmasak, hatta önce kendimize sınırlar çizsek.
O sınırı fütursuzca ihlal etme teşebbüsünde bulunan adamlara sırtımızı dönebilsek hemen. En kıl olduğum şey, sadece maddi durumuna yada sadece yakışıklılığına aldanmasak...

Bay E eski eşini hep olumlu cümleler kurarak anlatmıştır. Boşandıktan sonra bir sürü dalavere yaşadılar ama şöyle bir cümle kurmuştu bana "Bir akşam arabayla evine bırakıyordum eski eşimi. Evli bir erkekle ilişki yaşayan arkadaşımızın dedikodusunu yapıyorduk. Eski eşimin keskin kuralları vardı eskiden. Bana evli bir adamla ilişki yaşayan kadını savundu. 'Olabilir, belki aşık olmuştur, büyük konuşmamak lazım' falan dedi. Çok üzüldüm be Tuğba, insan nasıl bu kadar değişmiş olabilir?"
İnsanlar değişir. Kadınlar ne kadar inkar ederlerse etsinler erkeklerden daha fazla değişirler. Duygu ve davranış olarak doğamızda bu var. Savunma mekanizmamız, saldırı mekanizmamız... ve korkularımız...

Aşk mı? O ne ya?

Bayan Zeze güzeller güzeli bir kadın, kendi ifadesiyle masumiyetini kaybetmiş bir kadın. Bir çoğumuz gibi. "Tuğba hanım 'herkes kötü' diyoruz. Herkese kötü demeye ne hakkımız var madem herkes kötüyse?" dedi. Doğru söylüyor herkes kötü. Ha birde vedalaşırken bir dövme yaptırmaktan bahsetti. Dördüncü dövmesi olacak bu. Umarım şaka yapıyordur. Çünkü "Tuvalet dövmesi yaptırmaya karar verdim." dedi. Ve gülerek ekledi "hep ağzıma sıçıyorlar."

Aşık olunacak kadınların ağzına sıçıyorsunuz, yapmayın ulan.